Hayat ellerinde bir uçurtmayken sıkı tutamamışlar vardır ya da kaçırmışlar. Tutunmayı beceremeyen sendin, kaçıran ben. Ve bilmeliydin bir şeyi yarım elde etmekten daha zordu onu kaybetmek. Gökyüzünde süzülüşünü izlemek...
19 Mart 2013 Salı
Bir romana ortasından başladım bir nevi. Eksik ama bir o kadar dolu. Yarım ama bir o kadar anlamlı.Sonunu bile görmeden sevdim seni. Seni sevmek inancımdı benim, sonumun cehennem olduğunu bildiğim. Bile bile vazgeçmediğim. Cümledeki o beceriksiz hep bendim ve katı olan hep sen... Tutamadım giderken seni. ki sen zaten hiç kalmadın.Ne zaman gelsen güneş ufkun ırzına geçti, ay parladı iki misli. Ama her gelişinin gidişi olduğu gibi güneşi hep batıda izledim. Ya gidince kararıyor her yer ya da karardığı için gittin. Karar veremedim. Sonra pes ettim olabildiğince aciz. Çünkü ne karanlık aldı seni benden ne de aydınlık geri verecek...Sen gittin ve döneceksin bir kez daha gidebilmek için. Ben mi? Bir kere geleceğini bilsem bin kez okurum o romanı sonunda gitmemen için.Son kez ironi yapıp seviyorum desen inanırım. İster gözümü kamaştır, ister büyüt göz bebeğimi ; ben gidişine bile hayranım. İstenmeyenin istemeyene muhtaçlığı belki benimki... Sen güneşsin çünkü. Yalnız benim ol diyemem, benim ol bile diyemem ki. Kal dedim, burda kal. Gitme! Fakat her seferinde önüme vuran gölgemle uğurladım seni. Ne karanlığa küsüm ne aydınlığa artık.Kapadım gözlerimi çünkü. Bakmıyorum.Yoruldum. Gözlerimin yanmasından ya da ıslanmasından... Bir kez gelsen razıydım karanlığa,geceye,sıcağa. Hiç gelmeden defalarca gittin, masal bu ya...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder