Hayat ellerinde bir uçurtmayken sıkı tutamamışlar vardır ya da kaçırmışlar. Tutunmayı beceremeyen sendin, kaçıran ben. Ve bilmeliydin bir şeyi yarım elde etmekten daha zordu onu kaybetmek. Gökyüzünde süzülüşünü izlemek...
24 Temmuz 2013 Çarşamba
"Eyvallah" demek ne zamandır bu kadar zordu? Yapamadım bu kez. Aylar,geceler süren sessizliğimi bir cümle nasıl bozabiliyor? Depremden kıl payı kurtulan çatlaklı bir binaydı kalbim, bir kez daha sarsılırsam kim kurtarabilir beni? Senden ziyade kendime üzülüyorum bu gece. Ben senden çok kendimi özlüyorum bu gece. Senden çok kendime kızıyorum ve dahası acıyorum. Gülüyorum her karede,dişlerimi göstere göstere. Sonra habersiz bir fotoğrafım çıkıyor ortaya, mahvoluyorum. Kendime hiç sormadım ona aşık mıyım diye,sormayacağım. Bu gece başladığım yere döndüm, balkondan sarkan bi çocuk kadar umursamazım şimdi. Güneş doğar doğmaz belli olacak başka bir şehire gidip gitmemem. Ben ilk defa gitmek istiyorum. Ama artık yeni bir başlangıç için değil, gücüm de yok zaten. Kaçmak için,kaybolmak için. Korkuyorum...En çok da kendimden. Çünkü susuyorum,durmadan. Ne zaman sussam vazgeçtim demektir kendimden. Ve ben vazgeçersem ölmek isterim hep,ölürüm de arada. Ben hiçbir şeyi yaşamadan öğrenemedim. Hiçbir büyüğüm bana canından çok sevdiğin senden nefret edecek demedi, ondan vazgeçmek canından vazgeçmekten daha zor demedi, sevginin peşinden gitme çünkü o çoktan vazgeçti demedi, o şarkıyı başkasına söyleyecek bir gün demedi... Hepsini kendim yaşadım,gördüm,öğrendim. Daha düne kadar "geçti" diyen yüreğim şimdi yalvarıyor "bitsin" diye. Sen hiç hayal kurduğuna utandın mı? Hiç hayal kurmaya tövbe ettin mi? Hiç göğsündeki ağırlık gitsin diye paket paket sigara içtin mi? Hiç kucağında uyuyan bir kediye gözyaşlarını sile sile "asla çok sevme" dedin mi?
21 Temmuz 2013 Pazar
Biz seninle şanslı doğanlardan değiliz. Bir yanımız yarım kalacak hep. Evde bir tabak eksik kalacak, aile fotoğrafında da bir yüz... Bizim şımarmaya vaktimiz olmadı hiç "anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı?" dediklerinde. Bizim sevgilimizi babamızla tanıştırma hayallerimiz olmadı hiç, olmayacak. Etrafta zırlayan kızlar pek umrumuzda olmayacak. Çünkü onların bahsettiği güven problemini çocukluk battaniyemizde taşımışız biz. Biz olgunlaşmışız, biz büyümüşüz, biz hiç naz yapamadan söndürmüşüz ateşimizi... Kendimizden çok birbirimizi tanırmışız. Saçlarını topluyorsun, ellerini dudaklarına götürüyorsun, kafanı hafif eğiyorsun anlıyorum bir kez daha bittiğini. Öyle konuşma da yapmıyorum çoğu zaman. Susuyorum,susuyoruz. Bekliyorum geçmesini. Çünkü bilirim bizim bayılıp ayıltılmaya lüksümüz olmadı hiç. "Düşersen kaldırmam demiyorum fakat düşme!"yi öğrettik birbirimize. Güçlü görmek istedim hep seni, ne vakit ağlasan karşımda kendi ayıbım gibi saklamak istedim. Çünkü ağlamak bize ayıptı, kaybetmekse töre. Hatırla, mutluysak suçlu hissettik hep biz. Hayal kurmaya zaman bulamadık hiç, gerçeklerle yüzleşirken. Diğerlerinin varlığından haberi olmadığı gerçeklerle çoktan savaştık ve yenildik biz.. Fakat kimseye anlatamadık çünkü inandıramazdık. Bilirdik. Biz annemizden güven beklemedik, beklemeyezdik de. Sigaramızı içtik, vodka içtik, bira içtik, pişman değildik. Değiliz de. Hangi doktor keseceği eli uyuşturmaktan pişman olurdu? Erkek arkadaşımız da oldu, erkek arkadaşlarımız... Sevdik. Ki sevgiden sorgulansak cennete gideceğimize emindik. Bizim kalbimizde iki aşk yoktu "babam" ve "sevgilim" diye. Biz 18'lik çocuk bir kalbi iki kişilik bir kalıba yaydık. Hepsinin üzerinde de pot durdu,gittiler ya da kaçtılar. Her neyse. Biz bir de her zaman güldük. Korktuk güldük,sevdik güldük,istemedik güldük, kırıldık güldük, ağlayamadık güldük. Mesela biz güldüğümüz kadar mutlu görünmek istemedik, buna mecburduk. Bir tek birimiz ağlarken diğerimiz gülemedi. İnsan aynaya bakarken hem gülüp hem ağlayabilir miydi ki? Onun gibi...
19 Temmuz 2013 Cuma
Bir günde nasıl kaybedilirmiş öğrendim. Anılarına bile sahip çıkamayan biriyim ben. Olmadı,daha fazla açık kalamadı gözlerim,dayanamadı yüreğim. Demem o ki özür dilerim. Aynaya bakıyorum, yaklaşıyorum, dikiyorum gözlerimi iyice fakat göremiyorum aynı kadını. Seni sevmem,seninle gülmem,sürprizlerin,kavgalarımız... Hepsi mazide kalmış. Bir tek ayrılığımız aklımda o da kesik kesik. Misal artık seni andığım tüm şarkıları dinleyebiliyorum hatta bazen unuyorum. O sinema salonuna başka bir adamla girebiliyorum ve bu artık acıtmıyor. Seni başka bir eli tutarken görmenin hayali bile delirtirdi beni, şimdi görüyorum fakat dokunmuyor.Artık rüyalarımda bana geri dönmüyorsun. Hayır hayır kızmıyorum da sana, "neden?" diye sormuyorum. Kendime bile... Derlerdi de inanmazdım, hangi aşık inanır ki? Gün gelecek yapmacık bir tebessümle anacaksın onu diye. Öyle. Şöyle ki beni sevdin mi hiç, unuttun mu? Umursamıyorum. Kapımı çalsan paçalarında pişmanlıklarınla, ne içeri davet ederim seni ne de kapatırım o kapıyı suratına. Bir avuç af veririm ellerine, otururum karşına gülümserim. Ta ki sen gidene kadar. Ne bir "defol!" var kalbimde senin için ne de bir "hoşgeldin!".En zoru seni özlemekti, nasıl bitti bilmiyorum. Önce çığlıklarım sustu, sonra uğramamaya başladım o anılarımızın sokağına, ardından yavaş yavaş silindi anılar. Şimdi gözlerimi kapatsam gülüşün belirmiyor misal, o da silinmiş. Sanma ki çok mutluyum şimdi. Fakat daha bir hafif kirpiklerim... Daha geç, çok geç fakat şimdi başladı benim için ayrılık. İşte şimdi ayrıldık...
2 Temmuz 2013 Salı
Yarım
Hiçbir cümlenin sonuna soru işareti koymadan, sorgulamadan, konuşmadan, nefes almadan beklerdin. Göz bebeklerin martılara yem olurdu yine ufuğu izlerdin. Sabrını bir tesbihin iki taşının arasına saklamış, dudaklarını bir an olsun indirmeden beklerdin. Ne uğruna? Neden? Sordular sana. Başını bile çevirmedin, gülümsedin. Kıyamet gibi inandın. Her gün damla damla tükendi umudun. Geçti zaman, acımadı. Acımazdı da hiç. Göğsünü şişirdin sigara dumanıyla, ona sakladığın ellerin havada kalamazdı daha fazla. Zar zor atan kalbinden bir tutam bıraktın o iskeleye, dönmeyeceğini bile bile. Şimdi martılar kadar hafifsin, özgür! Fakat bir şehir öteye bile gidemedin. Uçamadın, yürümek istedin sadece. Kaç yola girdiysen tepesi bulutlu bir yokuştu. Ciğerin yetmezdi dimi? Tıkanırdın yarıda. Baktın ufuktan bir ışık yok yattın olduğun yere sırtüstü... Yıldızları çektin içine karanlığın aksine. Kalbur bir ateist için ayet neyse "döneceğim" diyen oydu senin için. Beklemek sonunda vazgeçmeyi sundu sana. Daha kolay derlerdi, taşıyamadın. Farkettin ki her pazartesi başlayıp salı bozduğun diyet kadar basit değildi. Her gece bir umutla açtığın güneşlikleri sabahları kapatmak kadar kolay değildi. Atlamak için çıktığın o çatıdan bir sigara içip dönmek kadar da... İşte bu yüzden eksik kaldın ay yüzlü kadın. O çukurdan hiç çıkamadın, hiçbir şehri terkedemedin, hiçbir şiiri bitiremedin.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)