Hayat ellerinde bir uçurtmayken sıkı tutamamışlar vardır ya da kaçırmışlar. Tutunmayı beceremeyen sendin, kaçıran ben. Ve bilmeliydin bir şeyi yarım elde etmekten daha zordu onu kaybetmek. Gökyüzünde süzülüşünü izlemek...
23 Mayıs 2013 Perşembe
Vazgeçmek nedir, elleri yanan bir çocuğa soracaksın. Öyle kararlı, öyle pişman, öyle güçsüz... Ellerim de değil sadece, hatırla. Yüreğim, içim yandı benim. Söndürmeye ne dudakların yetecek ne de nefesin. Ya da artık bağlamayacak ayaklarımı o en derinin 50 tonu olan gözlerin. Sen şimdi gittin ya , bu defa kulaklarını kapatmana gerek kalmayacak beni duymamak için. Gözlerini kaçırmak zorunda kalmayacaksın kızaran gözlerime bakmamak için. Ben ki karanlık bir odadaki küçük delikten süzülen o ışıktan vazgeçtim. Ben ki o uçsuz bucaksız gökyüzünde nokta kadar görünen uçurtmanın ipini çekmekten vazgeçtim. Bıraktım ellerimden gökyüzüne, bulutlara emanet ettim. Belki yine geleceksin ya da başka bir yürek bırakacak kendini bana. Sonbahar gelecek ve yine gideceksin... Yere dökülen yapraklara basacağım tek başıma, ezeceğim bir bir. Fakar ağlamayacağım. Çünkü ellerimi hissetmezken yakamazsın bir daha. Bir yangının ortasına bir kibrit daha atmışsın ne farkeder? Ben değil sen üzüleceksin artık sevgilim. Ben kül olacağım, sen basacaksın çünkü. Silinmeyecek paçalarından bir vazgeçenin külleri. Silemeyeceksin.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder