17 Ağustos 2013 Cumartesi

Sen gökyüzüne aşık bir adamsın ben denize... Sen gökyüzünde imkansızlığı,uzak olanları,gözbebeğini dolduran o ışığı görüyorsun. Ben denizin her bir dalgasında gidenleri... Sen aşka korkak bir adamsın belki, uzaktan bir yıldızı sevebildiğin kadar dokunabildin bir kadının kalbine. Ben aşktan sağ çıkamayan bir kadındım, ellerimdeki kanlarla ne kadar sıkabildiysem bir dalı, o kadar tutmaya çalıştım gidenleri.. Giden giderdi elbet, durduramazdık ne sen ne ben. Bilirdik, çünkü biz de giderdik bazen. Sen gerçekleri rakının yanında seven bir adamdın, ben gerçekleri sek tadan bir kadın. Daha ötesi; sen aşka inanıp, aşık olabileceğine inanmayan bir adamdın. Ben aşkı tadıp, aşka inanmayan bir kadın... Sen o terminale gidişini anmak için giderdin, ben dönmesini beklemek için. Mutluluğun bedeli vardı, ödedik her ikimiz de. Fakat sen gözlerini kısabildiğin kadar gülerdin bedelden korkmadan. Hakkındı. Ben, kahkahalarımı keserdim yarıda. Korkaktım. Sen masalların bitmesinden korkan bir adamsın, ben yarım kalmasından... Biz aynı şeyleri sevebilirdik, sevebiliriz. Fakat sen sevdiğinde "biraz biraz olsun her şeyden" derdin. Ben sevdiğimde "Hiçbir şeyden dahi olsa bol olsun" derdim...  Sen özlediğinde onun yokluğunu kovardın, bense varlığını davet ederdim. Biz aslında en farklı aynıyız ya da en aynı farklı. Her neyse. Sen okumayı seven bir adamdın, ben yazmaya aşık... Ben yazardım, sen okurdun. Fakat sen de yutkunurdun son cümlede ben de. Ve şarkı biterdi nihayetinde. Bir sigara yakardık. Aynı söze,aynı güne,aynı düne...

6 Ağustos 2013 Salı

Karanlık,sessiz,gece. Odanda zar zor duyabildiğin bir şarkı çalıyor. Ses çok tanıdık, sözler, melodi... Durgunlaşıyorsun. Önce dudağın iniyor sonra bulanık görüyorsun. Bir şarkı alt tarafı, allahın belası bir şarkı işte. En son 3 yıl önce dinlemişsin. Neden peki? Düşünüyorsun,susuyorsun,saçlarınla oynuyorsun. Sonra hatırlıyorsun. Zil sesindi o şarkı. Dua ederdin arasın beni diye. Bazen arardı da gecenin bir yarısı. Yine karanlık yine sessiz yine gece... Sonra başlar adam söze "Belki unuturuz onu, tüm kasımdan kalma çiçekler gibi..." Birden çekiyorsun içine nefesi ve yüreğin o "his"le doluyor. Çoktandır hissetmiyordun oysa. Canın yanmıyordu, anılar iç çektirmiyordu, göğsünü şişirmiyordun, ağlamıyordun. Uzun zaman sonra saçma sapan bir şarkı hissettirdi sana. Üç yıl önceki halin dokundu yanağına, yandın. Umut eden bir kız, sesi titreyen bir kız, inanan bir kız oldun yine şarkı bitene kadar. Bu his özlem değildi, isyan değildi, öfke değildi. Acıydı ve bir o kadar ağır. Sen şimdiki yüreğine iç yıl önceki küçücük bir anıyı sığdıramadın. Ağır geldi, aktı göz yaşların. Sonra o telefon geldi aklına, üstüne 2 telefon değiştirmişsin. Dandik bir telefon işte. Öyle değil ki. Değilmiş. Ellerin titreye titreye tuttun o telefonu sen, onun sesi hapsolmuş sanki o telefona. Yeri geldi ekran sırılsıklam oldu, ağladın. Yanından hiç ayırmadın. Farkettin ki aramasını beklediğini değil de aramasını beklerken aldığın nefesi özlemişsin. O hevesi, o hissi, hissetmeyi özlemişsin. Fakat şimdi kaldırabilir mi yüreğin tekrar hissetmeyi? Şüphedesin. Göz kapakların dayanabilir mi hala yıllar boyu beklemeyi? Şüphedesin. Ya da ellerin sırf 1 saat ısınmak için yıllarca üşümeye dayanabilir mi? Şüphedesin. Kandırma kendini, aslında eminsin. Ne hissetmek istiyorsun o çaresizliği tekrar ne de sevmek istiyorsun bu denli. Hatta nefret ediyorsun 3 sene öncesinden ve orda kalan kendinden. Bırakıyorsun o kızı tekrar o odada, telefonu atıyorsun pencereden, şarkının sesini yavaş yavaş kısıyorsun. Kilitliyorsun bütün kapıları, kaçıyorsun. Öldü o kız, bitti... Ve sen siliyorsun yanaklarını devam ediyorsun yaşamaya. Çünkü bir cesetle koyun koyuna yaşayamazsın daha fazla.

5 Ağustos 2013 Pazartesi

Sakalları karmakarışık,saçları siyah bir adamla konuştum bu gece aşkı. O anlattı,ben dinler gibi yaptım. Gülümsedim. Bilirsin ben artık bahsetmem aşktan kolay kolay. Acıdan bahsetmem,özlemi almam bile ağzıma. Ki roman yazmışsan sen bir çift göze, tek cümlelik tanımları okumadan geçiyorsun. Hata ettim belki, sevmeyi bilmiyorsun dedim sana. Yanlış. Sen sadece beni sevmeyi beceremedin, sana doğru uzatılan mosmor iki eli tutmayı beceremedin. Kısa kaldı kolların. Cahildin,cahildik,çocuktuk. Şimdi pek de isyan etmiyorum sana. Ben de üzmüşüm bir kaç yürek. Sardırmamışım belimi, baktırmamışım gözlerime, sevememişim. Seni anlıyorum ben artık, bak büyüdüm. İnsan bir kez sevebilirmiş gerçekten, bir kez kalbi dururmuş. Bir kez yatarmış omzuna, bir kez ölürmüş. Bu yüzdendir her yüreğe cesurca atlamam. Ölüler öldüremezmiş çünkü, ölemezmiş de yeniden. Zor olan bunlar değil tabii ki, sil gitsin hepsini. Asıl olan bir kez yattığın omzun kokusunu binlerce kez içine çekmen, özlemen. Zor olan ölümsüz olanın ruhunun değil acının olduğunu farketmen. Bu soğuk kahve kadar tatsız, bitmiş sigara kadar acı. Alışmak çare dediler, yanlış. İnsan hiçbir şeye alışmamalı. Alışmak kabullenmeyi getiriyor altın tepsiyle sana. Sonra kendine bir kaldırımdaki su birikintisinde rastlıyorsun. Hissetmiyorsun, en dolu boşsun, hafifsin ama bir cesede oranla. Bir bakmışsın varlığının tanımı onun yokluğundan geçiyor, bir bakmışsın gözlerin boşluğa bakıyor, ellerin bir daha havaya kalkmıyor. Bir bakmışsın özlemeye,göğsündeki ağırlığa,hiçliğe alışmışsın da vazgeçmeye alışamamışsın.