Bir güvercinin iki kanadıydı soru ve cevaplarım. Bazen tökezlerdi herhangi biri fakat düşmezdi güvercin. Ve güvercin umuttu bize. Beyaz, hafif, asil... Önce sorularım tüketti nefesini, kaybettim. Ardından cevapları bir bir yuttum, vazgeçtim. Yere bakamadım fakat saçlarıma yapıştı bir beyaz tüy... Umudun cesediymiş meğer. Ve ağır olurmuş tüyden de olsa bir ceset.
Ayrılıklar her zaman acıtmıyormuş yüreği. Bu kez acımıyor, korkuyor. Bahaneleri, sitemleri, iftiraları öyle yerli yerine koydum ki derin bir nefesin dağıtır etrafı diye korkuyorum. Oldu ve bittili hikayemizin bittisini bir an için unutur da oldusunu hatırlarım diye korkuyorum. Hatırlar, inanır, özlerim diye bu korku. Bu yüzden sen, ben ve biz dışında bütün acılar benim şimdi. Etrafa bakıyorum aynalara bakmayayım diye... Mesela dün bir dilencinin mendiline ağladım, bugün araba çarpan bi sokak köpeğine. Yarını kim bilir ...
Bir de özür beklemekten daha zormuş affedemeyeceğini bilmek. Hele ki saçma sapan bir gecede, tozlu bir otobüs koltuğunda gözlerinin ağlamamak için ağaçları saydığı bir sahne varsa retinanda dönüp duran. Ya da çoktan koşarak kaçtığın bir yürek ardından "defol!" dediğinde senin terler içinde titrediğin bir sabahın varsa. Demem o ki zor. Affetmek kelimesinin ilk hecesince ihaneti sayıyorsan zor...
Affetmek diyorum, bir nevi sindirmek. Kahraman'ın dediği gibi "Seni içimde kovuyorum" demek artık. Hem ayrılıklar bu yüzden değil midir? Her birinde bir kelimenin anlamı değişir. Kimi zaman sadakatin, kimi zaman hayallerin, kimi zaman da affetmenin. Ve değişen hayallerinse beyazın hangi tonu olduğu farketmiyor, kapkara çıkıyor günyüzüne...
Her aşkın bir şarkısı vardır derler ki bence her aşk bir şarkıdır. Ve şarkının öyle bir ezgisi kesiyor ki nefesini, büyüyü bozmamak için cümlelerini satıyorsun eskiciye. Bir tek sitemin kalıyor, o da belki .
Benim de tek keşkem kaldı senin için.
Keşke diyorum, keşke yas tutabilseydim senin için. En azından buna değerdik çünkü. Ağzımızdan çıkan o kadar seni seviyorum değerdi hadi biz değmesek...
Olmadı. Bir "gitme"yi bile haketmemişiz. Oysa güzel olurdu mehtabın kızılında seni özlemek. Sen fırsat vermedin, ayrılığa da aceleciydin.
Ben mi? Ben aksine, oyalana oyalana sildim sana ait her şeyi. Çünkü sen "git" dediğinde ben zaten başka bir otogarda sürüklüyordum valizimi ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder