26 Temmuz 2016 Salı

 
Bazen hayatında bir sürü şey olur ve sen kaçırırsın. Ben senin için ne zaman bittim, ne zaman bu kadar kolay vazgeçebileceğin biri oldum ve ne zaman bu kadar nefret ettirdim kendimden bilmiyorum. İnsanın hayatı 1 gecede alt üst olabilirmiş, mesela bunu 4 gece önce öğrendim. Her öğrendiğin şey canını yakacak deseler inanmazdım. Yakarmış. Bir sürü insan bir sürü bahaneyle birer birer arkalarını dönüp gittiler, onlara el sallarken diğer elim hep ellerindeydi. Bilemezdim bir gün iki elimle sana da el sallayıp veda edeceğimi. O günden sonra anladım ki her öğrendiğin sana bir şey katmazmış, bazıları tam yüreğinden bir şeyler çalarmış. Bütün aşk romanlarında, bütün masallarda "Bir gün öyle bir adam gelir ki tüm gidenlere teşekkür edersin" der sevenler... Ya sonrası? Ya o adam giderse? Ondan sonrası? Bu yazmıyor hiçbir kitapta, hiçbir Leyla ile Mecnun öyküsünde Mecnun Leyla'dan vazgeçti yazmıyor. O zaman Leyla Mecnun'a teşekkür edebilir miydi? Ben sana etmiyorum. Niye biliyor musun? Her başlangıç bir umuttur ama her ayrılık bir hayal kırıklığı. Ben ki seninle öğrenmişim hayal kurmayı, benim yaşadığım hayal kırıklığına sadece "bir hayal kırıklığı" diyebilir misin? Ben diyemem. İçimde bir şeyler kırılmadı sadece, kül oldu hepsi. Ben sadece ağlayabileceğim bir omuz istedim; insan eti ağırdır, taşıyamadın. İlla gideceksen ben ağlaya ağlaya uyuyakalsaydım da öyle gitseydin keşke. Bu kadarına da değmez miydim? Sen o omzu bu bedenden en sert şekilde çekip gitmeyi tercih ettin. O kadar istemişsin ki gitmeyi, ben daha arkandan son kez bakamadan dönmüşsün sokağı... Biliyorum her aşk biter, her ilişki gibi. Ama bitmesinden ziyade nasıl bittiği yaralar insanı. Keşke 1 buçuk sene sana bakarken gülümsediğim gibi hatırlamama izin verseydin seni. Keşke içimdeki bu büyüyen kırgınlığı tek bir güzel veda cümlenle durdursaydın. Seni daha dün gece aradım işte bunları yapabilmek için... Güzel başladı güzel bitsin istedim, birbirimize ne yanlış yaptık ne ihanet ettik, düşman olmayalım istedim. Ama karşımda sevdiğim adam yoktu, tanıdığımı sandığım adam da... Senin istediğin oldu, koskoca 500 gün tuttuğun elleri öpüp veda et istedim; sen tükürmeyi tercih ettin. Elimde avucumda sana dair ne kadar iyi anı varsa sen 1 gecede alabildin. Bari onları çok görmeseydin demek istedim, çok uzaktın diyemedim... Sevmenin sadece haklı olmak olmadığını anlatabilseydim keşke sana, haklı ola ola kapına gelip sana sarıldığımda anladın sanıyordum oysa. Aramızdakinin tek bir cümlede bitemeyecek kadar özel olduğunu gösterebilseydim keşke sana, sen bana "git!" dediğinde ben hala o koltukta otururken gördün sanmıştım oysa. Hep elinde valiziyle giden sen oldun, izleyen ben. Sana her birinde canım ne kadar yandı anlatmaya çalıştım, bana bunu bir daha yaşatmaz dedim. O valizi görene dek bu böyleydi... Sonrası sessizlik, hem de çığlık çığlığa bi sessizlik. Keşke 1 saniye duraksayıp arkana baksaydın, o sessizlikte ne anlatıyorum belki duyardın. Gitme diyemesem bile hakkımı helal ediyorum derdim. Umrunda mı bilmiyorum ama hakkımı helal etmiyorum sana dün geceden sonra... Niye biliyor musun? Sen özenle kurmaya çalıştığımız şeyi tek darbeyle üzerime yıktın, seni defalarca affedip kendi kendini onaran bu kızın seni kovabileceğine inandın, tek dalı sen olan bu kızı ormansız bıraktın, gidebildiğin kadar hızlı gittin ama 1 saniyeni bile 2 gün önce "hayatım" dediğin bu kıza hoşçakal demek için harcamadın... Anlayacağın buralarda sağlam tek bir şey bile bırakmadın. Sanırım sen her gidişi onurlu sanarak yanıldın...